9 Ağustos 2017 Çarşamba

 Evimizi Nasıl İnci'ye Uygun Hale Getirdik?



İnci büyüdükçe, etrafta özgürce dolanmaya başladıkça günlük hayatımıza da ortak olmaya başladı. Kendi ihtiyaçları için kendi işini kendi görme hevesiyle o minik elleriyle her yeri karıştırmaya başladı. İşte bu süreçte onun bu hevesini kırmadan, aksine teşvik ederek ama gerekli güvenlik önlemlerini alarak bir takım değişiklikler yaptık.

Öncelikle ilk ayaklanmalar(İnci hiç emeklemedi, bir yerden bir yere zıplayarak gitti ve bir anda ayağa kalktı :)) başladığında, prizleri kapattık, köşelere koruyucular taktık ve dokununca kapakları açılan tv ünitemizin (hiç çocuklu eve uygun değilmiş) kapaklarını kilitledik. Çok şükür iyi ki bunları takmışız diyeceğimiz bir kaza yaşamadık ama tedbir önemli.

Geldik bu minik insan için evde biraz yer açmaya ve onu günlük hayatımıza dahil etmeye :) Her çocuk gibi İnci de dolap karıştırmaya bayılıyor. Mutfakta onun boy hizasında bir dolabı ona ayırdım. Yemek yerken kullandığı herşeyi onun ulaşabileceği gibi oraya yerleştirdim. Biraz atıştırmalık ve suyunu da buraya bırakıyorum. Böylece susadığında yada canı atıştırmak istediğinde gidip oradan alıp geliyor. Ayrıca kendine ait bir dolabı olduğu için diğer dolapları rahat bıraktı :) Dolabın alt katına da boş plastik kutular içine ses çıkartacak bir kaç şey koyuyorum. Zaman zaman kutuları değiştiriyorum. Böylece heyecanı hiç kaçmıyor :) Yemek yiyeceği zaman gidip dolaptan tabağını kaşığını seçiyor büyük bir ciddiyetle ve ben onu izlemeye bayılıyorum :)

Kapı girişini de ufak dokunuşlarla İnci'ye uyarladık. Boyuna göre bir askıya montunu ve çantasını
astık. Ayakkabılığın alt rafına onun ayakkabılarını yerleştirdik ve minik bir sandalye de ona ayakkabılarını giyerken yardımcı oluyor. Aslında henüz çıkartırken :) Tam olarak giyemiyor ama çıkartıp yerine koyma konusunu çözdü. Benim 5 saniyede halledeceğim işi 3-4 dakikada yapıyor ama olsun :) Uzun uzun çırt çırtları açıyor, çıkartıyor, sonra ikisinide alıp ayakkabılıkta yan yana koymaya çalışıyor :)

İnci 6 aylık olupta oturmaya başladığı andan itibaren ona salonda bir oyun köşesi hazırladım. Önceleri kitapları ve oyuncakları bir sepette iken, zamanla kitaplığa ve oyuncak dolabına geçiş yaptık. En sonunda da salonumuzu istila etti minik kuş :) 2 yaşına kadar bu böyle devam etti. 2. yaş gününde onun odasını bebek odasından çocuk odasına çevirdik :) Masası,kitaplığı,çadırı herşeyi odasına taşıdık.Bu yeni düzen İnci'nin çok hoşuna gitti ve tabi ki bizim de :)

Odasındaki değişikliklerden bahsetmem gerekirse, yatağının ön kızmını söküp yerine mini bir korkuluk aldık. Kitaplarını masasının önüne duvara astığımız raflara yerleştirdik. İstediği gibi uzanıp alabiliyor. Oyun grubunda ve birlikte yaptığımız aktiviteleri duvarlara asmaya başladık. İnci onları gördükçe hadi anne daha çok yapalım diyor :) Kesinlikle teşvik edici oluyor ve değer verdiğinizi görmek çocuğunuzu mutlu ediyor.

Son olarak banyoda onun için bir takım düzenlemeler yaptık. Ona özel bir sabunluk ve diş fırçalık aldım. Yine kendi havlusunu ulaşabileceği bir yere astım. Lavabonun önüne bir yükseltici aldık, böylece ellerini yıkarken daha rahat ediyor. Küveti tamamen İnci'ye bıraktık. Oyuncakları, şampuanları istediği gibi yıkanıyor :)

Son olarak da İkea'dan aldığımız aslında bir merdiven-taburen olan BEKVAM adlı üründen bahsetmek istiyorum. Mutfakta baş köşeyi aldı ve İnci sürekli onun tepesinde. Mutfakta bizimle olmayı yardım etmeyi çok seviyor. İllaki tuzunu o atmak, yumurtayı beraber karıştırmak istiyor :) Bizde kapıyoruz merdiveni, üstüne çıkınca tezgaha çok güzel yetişiyor. O merdivenin tepesinden bizi izlerken hepberaber yemek yapıyoruz. Şiddetle tavsiye ederim.

Kısacası naçizane fikrim miniğinizin büyümesine ona fırsatlar vererek şahit olmak çok daha keyifli. Evet kendi işini görmesine izin vermek zaman alıyor, sabır istiyor, ev dağılıyor-pisleniyor... Kabul ediyorum ama kendine güvenli, motor gelişimini emin adımlarla tamamlayan bir kuzucuğunuz oluyor. Sizce de herşeye değmez mi?

Sevgiler,





5 Ağustos 2017 Cumartesi

Bebekle Tatil 2


Merhabalar, uzuuun zaman oldu yazmayalı ama mazeretim var :) İnci artık 2 yaşında :) Bu dönemlerden geçen annelerin ne demek istediğimi anlayacağını düşünüyorum. İnci hep sakin ve uyumlu bir bebek oldu. Yeni doğduğunda da, 1 yaşında da hep! Taki 2 yaşı yaklaşana kadar. Yine de hakkını yiyemem, huysuzluktan ziyade her şeye muhalefet olarak hayatına devam ediyor. Bununla ilgili ayrı bir post yazmalıyım. Öyle bir paragrafta anlatılacak gibi değil :)

Gelelim tatil mevzusuna. Biz yine araba yolculuğunu tercih ettik.  Bu kez birden fazla durağımız olduğu için bizim için en mantıklısı buydu. Yine gece yola çıktık ve İnci bütün gece uyudu! Neyse ki çünkü dönüşümüz muhteşem olacaktı :)

Yol için yeni birkaç kitap ve oyuncak satın aldım. Asla yolculuktan önce göstermedim, daha çok ilgisini çeksin istedim. Bizim yolculuktaki en büyük sıkıntımız İnci'nin arka koltukt oturan biri varken oto koltuğundan çıkmak istemesi. Sürekli onu ikna edip, oyalamak  beni gerçekten yoruyor. O yüzden çok sıkı hazırlandım :) Bir çıkartma kitabı aldım. Bizim ilk çıkartma kitabımız ve İnci B-A-Y-I-L-D-I! Doğrusu bende çok sevdim. Her sayfa boş bir tema(piknik,su altı,uzay,gökyüzü vb.), istediğin stickerı yapıştırıp hikayeni yaratıyorsun. Tamamen hayal gücünüze kalmış. Bu kitap İnci'yi epey meşgul etti. 2 tane hikaye kitabı ve İngilizce renkler ile ilgili sesli bir kitap aldım. Yabancı dile çok önem versem de, açıkçası Türkçe harici kitaplar hakkında farklı düşünüyordum. Çocuğum önce kendi dilinde, kendini ifade etsin yabancı dil okulda olur diyordum amaaa... Çok yanıldığımı bu kitap sayesinde gördüm. Emici öğrenme döneminde oldukları için gerçekten bilgiyi bir sünger gibi emiyorlar. 10 günlük tatilimizde İnci renkleri öğrendi! Daha önce onu yabancı kitaplarla tanıştırmadığım için pişmanım bile :) Bir de e-bebek'ten tesadüfen 6'lı yumurta formunda bir oyuncak aldım. Bildiğiniz yumurta kutusu ve içinde farklı renkli, kabukları ortadan kırılmış yumurtalar var. Bilmeden yaptığım bu birbirini pekiştiren kitap-oyuncak alışverişi tatili verimli geçirmemizi sağladı :) Bir de İnci'den çok benim sevdiğim Water-magic boyama kitabı var :) İçinde su olan her şeyi İnci zaten seviyor ama boyadıkça hayrete düşüşünü seyretmek çok güzeldi.

Bir önceki tatil yazımda İnci için yanıma aldıklarımda ve vazgeçemedim ürünlerden bahsetmiştim.
Bu yıl bir iki ekleme dışında yine aynı ürünleri kullandım. İnci geçen yıl simit ile yüzüyordu ama sürekli içinden çıkmaya çalıştığı için bu yıl ona bir kolluk almak istiyordum.Cherek's kollukların kullanıcı yorumları beni ikna etti açıkçası. Fiyatına değer mi diye düşünürken iyi ki almışız dedim. Gerçekten güvenli ve bebeği de rahat hissettiriyor. Çok şükür İnci bu sene de severek denize ve havuza girdi.

Tatilin ilk bölümünde canım arkadaşlarım Başak&Bart'ın düğün törenleri vesilesiyle Antalya Akra Barut oteldeydik. Benim 17 yaşında iş hayatına atıldığım dönemde, ilk çalıştığım oteldi. O zamanlar Dedeman'dı. Otel çok güzel renove edilmiş ve çalışanlar gerçekten çok ilgiliydi. Çocuk dostu bir otel aynı zamanda. Odamızda İnci için organik şampuan,duş jeli ve losyondan oluşan şirin bir çanta bulduk. Ayrıca otel size bebek bezi ve ıslak mendil bile sağlıyormuş isterseniz. Tek dezavanjı bir sahilin olmayışı diyebilirim. İnci için sorun olmadı, cup diye soktuk iskeleden :) Havuz kısmında da düşünceli davranılmış. Bir havuz çocuklu aileler için düşünülmüş. Herkes çocuklu olduğu için sürekli etrafından özür dilemek zorunda kalmıyorsun :) Ayrıca +16 bir havuz vardı. Biz her şeyden habersiz havuzun içindeki yataklara yatarız ohhhh diye ilerlerken, görevli arkadaş söyledi :) Ayrıca lahmacun yeriz diye oturduğumuz ama menüsünde shot çimen suyu olan, Türliye'nin ilk ve tek Raw(çiğ) Restoranı da mevcut :) Kahvaltısı için tek kelime ile muhteşem diyebilirim. Gördüğüm en iyi büfelerden biriydi.

Antalya'nın ardından Babamın yanına Bodrum'a geçtik. Bodrum her zamanki gibi kalabalık ama çok güzeldi. Daha önce gitmediğimiz koyları görme fırsatımız oldu. Gümüşlüğe daha önce gitmemiştik ve aşık olduk. Her yer su kabakları lambalar ve denize sıfır, kumsal restoranları ile dolu. İnci'nin 2. yaş gününü de Bodrumda kutladık. Çok keyifli bir parti oldu :)

Tatilimizin son ve bizim için en heyecan veren kısmı Marmaris-Selimiye'ye gelirsek... Her sene niyet etsek de kısmet bu seneyeymiş. Kesinlikle görülmesi gereken cennetten bir köşe bence. Kalbim Selimiye'de kaldı :) Biz denize sıfır değil de tüm Selimiye'yi tepeden gören bir otelde kaldık. İyi ki de öyle yapmışız... Akşamları bir bardak çayımızla o muhteşem manzarayı seyretmeye doyamadık. Zaten o kadar küçük bir yer ki, deniz sadece 300 metre uzakta. Deniz demişken... Berrak ve ılık denizine bayıldım. Çocuk içinde ideal. Ne dalga vardı ne de soğuktu.

Bol bol deniz mahsulü tükettik malum tam yeri. Yalnız biz rahat davranıp hiçbir yere rezervasyon yaptırmadık. Gidince yaparız diye düşünmüştük ama ilk gece neredeyse gidecek yer bulamayacaktık :) Deniz ve güneşten yorulan İnci akşamları 19:30 da uyuduğu için bir yemeğimizin keyfini çıkartabildik. Yolunuz Selimiye'ye düşerse diye, damak tadına güvenen biri olarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Otelimizin tatlı sahibesi Nilgün Hanım bize 4 restoran önerdi. Üzüm,Hidayetin Yeri, Ahtapotçu Mehmet Usta ve Sardunya. Hidayetin Yeri zaten malum herkesin uğrak noktasıydı ve en iyisiydi. Tamamen iskeleden oluşan restoran aile işletmesi ve her şey gerçekten çok lezzetli. Yalnız çok yoğun ve bu yoğunluk başka şeyleri birazcık aksatıyor. Servis  gibi :) Ahtapotçu Mehmet'ede bayıldık. Küçücük, denizin dibinde bir restoran. Ahtapot ızgara muhteşem. Sardunya, bence gereksiz pahalıydı ve diğerlerinde daha iyi bir durumu da yoktu. Büyük ve şık bir restoran ama ben diğerleri kadar sevemedim. Üzüm ise ilk akşam bizi misafir eden, çok zarif bir sahibi olan deniz kenarı bir restoran. Açıkçası diğer akşamların aksine, nereye geldiğini şaşıran İnci, maalesef uyumadığı için ben pek birşey anlamadım :) Kötü değildi ama çok da özel bir şeyi yoktu.

Ayrıca Ceri Cafe'nin harika limonatasını, Badem mantının 2'li mantısını ve Losta tatlıcısının muhteşem tatlılarını denemeden gelmeyin. Losta Tatlıcısı'na abartmıyorum her akşam gittik :) Keçi sütünden yapılan güllü dondurması, Rodos baklavası, keşkülü, losta tatlısı derken +2 kilo ile İstanbul'a döndüm. Canım sağ olsun, pişman değilim :)

Selimiye diğer tatil beldelerinin aksine, polyester magnet ve saçma hediyelik eşyalarla dolu değildi. Hepsi el emeği boyanmış taşlar, işlenmiş oyalarla dolu hediyelikler vardı. Hatta bir dükkan sahibinin magnetlerini kızı boyuyordu :) Paketlemesi için keten keseler, lavantalar kullanmışlardı.

Velhasıl Selimiye benim kalbimi kazandı 💗
Dönüşümüz gündüzdü ve 11 saat sürdü :) Arkada yapmadığım şaklabanlık kalmadı tahmin edersiniz. Sonrası ise bavul, kirliler, ütü.... :)
Hepinize iyi tatiller ve güzel bir yaz dilerim.
Sevgiler,
Öykü

















4 Ağustos 2017 Cuma


Bloğum 1 Yaşında :)



1 yıldır tecrübelerim,anneliğim ve hayat üzerine  yazıyorum. Okunur mu, okunuyor mu demeden, sadece keyif aldığım için yazıyorum. Yazdıkça keyif alıyorum. Başlarda en fazla digital bir günlük tutmuş, başımdan geçenleri arşivlemiş olurum dedim. Şimdi her akşam kontrol paneline girip, o gün kaç ziyaretçim olmuş heyecanla bakıyorum. Sevdim yani ben bu işi :) Varlığınızı sadece tık larınızla hissetmesem, bir de etkileşime geçsek tadından yenmeyecek, bunu da eklemeden geçemeyeceğim :) Bana yorum bırakabilir, hangi konuları araştırayım-yazayım öneride bulunabilirsiniz.


Daha nice yıllara, nice keyifli içeriklere hep birlikte :)