27 Ekim 2017 Cuma

Elveda Emzik! (şuraya oldukça şaşkın ama mutlu bir anne çizelim)


İnci 5 yada 6 günlüktü emzik ile tanıştığında. Daha kızım doğmadan emzik verme konusunda kararlıydım. Okuduklarım ve araştırdıklarıma göre emziğin zararından çok yararının olduğuna karar verdim. Bu konu çok tartışılır :) Kimi çocuk doktoru tavsiye eder kimi asla der. İnci'nin doktoru emzik verebilirsiniz diyenlerdendi. Danıştığım, çok kıymetli bir pedi ortodontist(çocuk diş hekimi) de bir çocuğun dişlerini düzeltmek psikolojisini düzeltmekten çok daha kolaydır demişti. Öyle ki İnci emme iç güdüsü çok güçlü bir bebekti. Sadece 5 günlük emziği başlamasına rağmen çok şükür ki anne memesinden hiç uzaklaşmadı. Uzaklaşmadı uzaklaşmamasına ama peki bu işi ilerde nasıl bitirecektim. İlk zamanlar buna pek kafa yormadım açıkçası ama İnci 2 yaşına yaklaşmaya başlamıştı. Genelde sadece uyurken istediği emziği, emzirmeyi bırakmamla birlikte sürekli ağzında gezdirmeye başlamıştı. 2 yaş kontrolümüzde doktoru artık emzik işini yavaş yavaş bitirin dedi.  Aslında pek kıymetli doktorumuz şöyle demişti; Eveeet artık İnci 2 yaşında. Bezi atalım, memeden keselim, emziği de bıraktıralım. Oldu! Demek istedim ama demedim tabi :) Bu 2 yaş ne menem bir şeymiş diye düşündüm. Sendromu bir yandan, çişi-kakası bir yandan. Daha memeden keseceğim. Emzik de biraz beklesin dedim ve bir önem sırası yaptım kendimce. Bir kere memeden kesmeden emziği bıraktırmak çok da akıllıca olmazdı. Günler günleri kovalı memeden kesildi, bezi attı derken bir tek emzik işimiz kalmıştı.
Önce bir kitap satın aldım; ''Aferin Loulou emziği bıraktın'.' Loulou'nun başından geçen günlük olaylarda emzik yüzünden yaşadığı zorluklar anlatılıyor ve Loulou kitabın sonunda emziğini küçük bir bebeğe hediye ediyor. Bu kitap gerçekten çok çok işime yaradı. Hiç abartmıyorum kitabı neredeyse her akşam okumak istedi ve en az 2 kere! Şuanda her sayfayı ezbere biliyorum :) Kitap bitince üzerine konuşuyorduk. İlk günler Loulou bıraksın ben her zaman emeceğim diyordu. Ben de bir gün emmeyi bırakacağız ama sen ne zaman istersen o zaman diye yanıtladım hep. Açıkçası pek olumlu bir tavırla karşılaşmadım.
Kitabın yanı sıra bir de ''Emzik Perisi'' hikayesi var. Emzik Perisi artık büyüyen emzik emmeyecek çocukların emziklerini alıp ağlayan küçük bebeklere hediye ediyor. Senaryo şu şekilde işliyor; Siz emzik perisinden çocuğunuza bahsediyorsunuz. Varlığından ve ne yaptığından haberdar oluyor. Sonra çocuk emziklerin bir kutuya koyuyor ve emzik perisi onları alıp yerine bir hediye bırakıyor. Ben bize de çağıralım mı?, ne zaman gelsin? diye sorular sordum hep ama hiç bir olumlu yanıtla karşılaşmadım :)
Şimdi buraya kadar okuduysanız hem kendi becerememiş hem de yazı yazmış diyebilirsiniz :)  Ben de bu teknikleri okurken çok ütopik gelmişti. Bu çocuk aşkla emdiği emziğini neden kendi elleriyle kutuya koysun ki demiştim. Amaaa öyle olmadı. Bir akşam yine İnci Loulou'yu okumak istedi. Kitabı okuduk ve bitince ağzından emziği çıkartıp ''Anne bende artık emmeyeceğim, hadi bunu bir kutuya koyalım dedi.'' Bir kez daha böyle söylemiş ama 10 saniye sonra vazgeçmişti :) Bu yüzden hemen gaza gelmedim ama baktım yatağından kalktı kutu arıyor! Ben şok :) Hemen kendisine bir kutu tahsis ettim ve İnci'den beni tekrar şok edecek soru geldi. ''Anne bir emziğim daha vardı. O nerede? Onu da koyalım'' Ben neredeyse zil takıp oynayacağım :) Hemen 2. emziğini de verdim. Kutuya yerleştirdik. Kutuyu aldı ve ben kendim vereceğim emzik perisine dedi. Hoppalaaa :) Emzik perisinin biz uyurken geldiğine ikna ettim kendisini. O zaman bana Lego getirsin dedi :)
Ben hala şoktayım, biraz sonra olacakları merak ediyorum. Nasıl uyuyacak bu çocuk! Süt istedi,su istedi, çorapla uyuyacağım, çorapsız uyuyacağım, şarkı dinleyeceğim, ayıcığıma sarılacağım, Işıkta uyuyacağım vb! Bir ara marketten yeni emzik alalım dedi, kutudaki emziklerden ümidini tamamen kestiğini o an anladım :) Baktı ki artık evde yapmadığı aktivite, yiyip içmediği bir şey kalmadı içini çekti ve sessizce 2 damla göz yaşı aktı. Bu olgunluğu beni bitirdi o an. Minik kızım büyüyordu. Duygularıyla başa çıkabiliyor olması çok sevindirdi beni. Bir karar vermiş ve benim sadece ona yardım etmemi istiyordu. 27 aylık ömründe neredeyse hiç emziği olmadan uyumamıştı. Saat 01:00'de neyse ki uyudu. Ertesi gün 12:30, bir sonraki gün 12:00 derken artık emzik aklından tamamen çıktı. kendi karar vermiş olması ağlama krizlerinin önüne geçti diye düşünüyorum. Emzik bıraktırma maceramızda böylece mutlu sonla bitti. Bir kez daha anladım ki, çocuklar için yönlendirme çok önemli. Zorlamadan yol gösterdiğinde bunu başarıyorlar. Boş yere stres yapıp kendimi üzmüşüm nasıl olacak diye :) Biz başardık, bu yola baş koyanlara kolaylıklar diliyorum :)
Sevgiler,
Öykü

15 Ekim 2017 Pazar


İnci'nin Kitaplığı


Daha önce bir yazımda İnci'nin ilk kitaplığından bahsetmiştim. İnci'nin gelişimi ve ihtiyaçları doğrultusunda zamanla kitaplığımız zenginleşti. Beğendiğimiz kitaplarla ilgili tecrübelerimi paylaşmak istedim.

Kitap konusunda çoğu zaman kendimi aşırıya kaçmaktan zar zor alıkoyuyorum :) Hepsini alayım, hepsi İnci'nin olsun istiyorum :) Okuma alışkanlığının temelleri bu kadar küçük yaşlarda atılıyor inanın. Ama sadece bebeğinize kitap alıyor, okuyor olmanız yeterli değil. Onunda sizi okurken görmesi, ona örnek olmanız çok önemli. Böylece kitap okumak onun günlük rutini içerisine girecek. Evinizde bir kitaplığın olması, anne babasının da kitaplarla haşır neşir olması onu bu konuda teşvik edecektir.

İnci büyüdükçe sadece eğitici kitaplara değilde hikaye kitaplarına da ilgi duymaya başladı. Bizim her akşam uyumadan önce bir kitap okuma zamanımız var ve İnci artık kitabını kendisi seçiyor. Bu beni inanılmaz mutlu ediyor. Gerçekten okumamızı istediğini anlıyorum böylece. Kitaplarının isimlerini zamanla öğreniyor. Hatta bazılarına kendi taktığı kısa isimler bile var:) Yeni kelimeleri okuduğumuz kitaplardan da öğreniyor. Hem konuşma beceriler gelişiyor hem alışkanlık kazanıyor. Küçük bir uyarı yapmadan geçemeyeceğim ki; başladığınız ilk akşam kitabı bitiremeyebilirsiniz :) Motivasyonunuzu bozmayın. Konsantrasyon süresi ve ilgisi zamanla artıyor.

Hazırsak başlıyorum :)

Hikaye Kitaplarımız:

  • Ton Ton Ayıcık Serisi (Formül Yayınları) : Her kitapta tatlı ayıcık Ton Ton'un başından

    geçen maceralar anlatılıyor. Ton Ton'un iri yarı gövdesi, herkesten farklı oluşunu nasıl avantaja döndürdüğünü ve farklılıklarımızla güzeliz mesajı veriliyor. En azından bana öyle geldi :)
  • Elmer Serisi (Mikado Yayınları): Rengarenk fil Elmer ve siyah-beyaz kuzeni Wilbur'un başından geçenler anlatılıyor.
  • Elmer'ın Zıtlıklar Kitabı: Canım arkadaşım Fatma'nın tatlı kızı Ceylin'in kitaplığından transfer olan bu kitap adından da belli olduğu üzere soğuk-sıcak, uzun-kısa kavramları öğretmek üzere hazırlanmış.
  • Keçi ile Eşek Serisi (Formül Yayınları): İnci'nin favorisi bu seri :) Keçi ve eşeğin arkadaşlığı ve maceraları anlatılıyor.
  • Bir Yelkenlimiz Olsaydı (Formül Yayınları): Hayal gücünü tetikleyen bu kitap aynı zamanda taşıtlar hakkında da bilgi veriyor. Bol bol Formül yayınlarını görüyorsunuz ama inanılmaz bir indirime denk gelip ne var ne yok toplamıştım. Bir kitap 4 TL gibi birşeydi :)
  • Flippo (Formül Yayınları): Flippo adında bir balığın kendine arkadaş ararken başından geçen maceraları anlatıyor.
  • Çınar Ağacının Sevinci (Formül Yayınları): Benim favorim de bu kitap :) Sonbahar gelip yapraklarını dökecek olan Çınar ağacına doğanın bulduğu çözümleri anlatan bir hikaye.
  • Babamı/Annemi neden çok seviyorum? (Mikado Yayınları): Neden mi? Öhöömm :) Kitaplarda oldukça romantik ve sevecen bir şekilde anlatılmış. Okurken bol bol sarılıp öpmeli aksiyonlar yapabilirsiniz :)
  • Penguenler Uçamaz (Mikado Yayınları): Yine bir farklılıklarımızla güzeliz hikayesi. Uçamayan tatlı penguenimiz gün geliyor ve maharetlerini sergiliyor :)
  • Bebek Koala-Akşam Yemeği (Mandolin Yayınları): Birkaç kitabı daha olan bu seride yine Ceylinciğimin kitaplığımıza katkısı.
  • Bebekler için Küçük Prens (1001 Çiçek Yayınları): Küçük Prens'in çok çok soft bir versiyonu. 
  • Pon Pon Kuyruk ve Ormandaki Arkadaşları (ABC Kitap Evi): İnci'nin en en en sevdiği kitaplardan biri. Bir gece başka okusak diğer gece mutlaka Pon Pon u okuyalım diyor :) Kitap anneannesinin hediyesi. Her sayfası hareketli ve 3 boyutlu. İlk gördüğünde diğer figürleri sayfadan çekip çıkartmaya çalıştı :) Bir süre kaldırdım, tekrar çıkarttığımda hiç kopartmaya çalışmadı neyse ki :) Her sayfasında bir konunun üzerinde durulmuş. (renk,sayı,şekil vb.)
  • En Sevdiğim Sözcük Hayır: Her şeye hayır diye tatlı çocuğun nasıl evet dediğini anlatıyor. Ah bu tatlı çocuklar :) İnci ''hayır'' kelimesi yerine ''ebi'' diyordu. Bizim için yararlı oldu. Artık ''ebi'' demiyor ama hayır da demiyor. Çünkü ''olmaz'' diyor :)

Eğitici Kitaplarımız:

  • Yemek Yiyorum (Mikado Yayınları)
  • Sıra Kimde Max ile Millie?(Mikado Yayınları): Max ile  Millie'nin aynı oyuncak için yaşadıkları anlaşmazlığı ve nasıl çözdüklerini anlatıyor. Bize tam zamanında yetişti :) Çocuklar gerçekten kitaplardan, hikayelerden çok şey öğreniyorlar. Kendilerine pay çıkartıyorlar :)
  • Ne nerede gidiyor (Mikado Yayınları): Taşıtlar konulu eğitici kitabımız :)
  • Sürpriz Kapaklı ilk 20 Sayı (Kolektif Yayınları): Ben çok sevdim, her sayfada sürpriz kapaklar var. Sayı sayıp kapakları kaldırıyor bebeğiniz. Hatta bu serinin ilk yüz sözcük olanı var. Eğer ilk sözlüğüm tarzı birşey bakıyorsanız tavsiye ederim.
  • Ali and Laura serisi (Kolektif): Seri 5 kitaptan oluşuyor. Beklediğimden çok daha ilgisini çekti İnci'nin. Her sayfa oldukça basit,az ve öz.  Bir şarkı ve 6 tane ses butonundan oluşuyor. Fiyatı da sesli bir İngilizce kitap için oldukça uygun.
  • Çıkartmalı Tatil Kitabım (İş Bankası Kültür Yayınları): Araba yolculuğunda İnci'yi oyalasın diye almıştım ama son sticker kitabımız olmayacak kesin :) İnci bayıldı. Aslında bakınca faydalıda hem inci motor hem hayal gücü devrede :)
  • İlk Kitap Setim (Doğan ve Egmont Yayıncılık): Renkler, şekiller, dünya, bak-bul, zıt sözcükler, sayılar, 1-2-3, sözcükler temalı küçük küçük 9 kitaptan oluşuyor. Çantaya atmalık.
  • İngilizce Kelime Kitabı (Kolektif Yayınları)
  • Benim İlk Sözlüğüm (İndigo Yayınları): Kelimeler hem Türkçe hem de İngilizce olarak gerçek resimleriyle yer alıyor.
  • Vücudum (Mikado Yayınları)
  • Çok Meşgulüm (Mikado Yayınları): Günlük aktiviteler şirin illüstrasyonlarla anlatılmış.
  • Dışarı Çıkalım (Mikado Yayınları)
  • Kızımın Tuvalet Kitabı (Kolektif Yayınları): Gerçek resimlerle bezini çıkartmış lazımlığa ve tuvalete, çiş-kaka yana bebekler resimleri ve anlatımlar var.
  • Teo'nun Kaka Kitabı (Bilgi Yayınevi): Hahaha evet yanlış okumadınız :) Bir de beni kitapçıda bu kitabı sorarken düşünün :) Teo'nun bez bırakma süreci bir hikaye ile anlatılmış.
  • Aferin Loulou Emziği Bıraktın (Dstil): Bu kitap sayesinde İnci emziği kendi isteği ile bıraktı. Bunun için ayrıca bir yazı yazacağım çünkü hiç mi hiç ummazdım :) Eğer sizde bu yola girdiyseniz şiddetle tavsiye ederim.

26 Eylül 2017 Salı

Bir Bez Bırakma Hikayesi



Bez bırakma hikayesi diyorum çünkü bizimki aynen öyle oldu :) Asıl planım henüz 24 aylık olan kızıma tuvalet alışkanlığını kışa doğru kazandırmaya başlamaktı. İnci doğduğundan beri herşeyini planlıyorum elimden geldince. Hiç birşeyi şanşa bırakmadan. Ek gıdaya geçişini, kendi odasında uyumaya başlamasını, meme emmeyi bırakmasını vs... Anladımki buraya kadarmış dostum :) Artık karşıma istediğini istediği zaman yapan bir küçük hanımefendi var.
Hikayemiz şöyle başladı. 24. ay adım adım kutumuzdan Dr. Jane Gilbert 'ın Tuvalet Eğitimi kitabı çıktı. Zaten bu konuda bir fikrim vardı. Kafamda daha da oturdu herşey. Alışması ve günlük hayatının bir parçası haline gelmesi için lazımlığını alıp İnci'yle tanıştırmam gerekiyordu. Yavaş yavaş bezi bırakacağını söyleyen sohbetlere başlayıp nabzını ölçtüm. Pek umut vermedi bana açıkcası verdiği cevaplar :) Gelgelelim öyle değilmiş :) Bir iki kitap aldım birlikte okumak için. Şuradan ve buradan  görebilirsiniz. Doğru zamanı beklemeye başladım. İnci iki de bir bana ''çüçük tuvalet al anne'' demeye başladı :)  Ne yalan söyleyeyim öyle korkuyordum ki bu bezi bırakma işinden, hiç işime gelmiyordu. Tedirginliğimi yansıtıp herşeyi berbat etmek de istemiyordum. Bir akşam işten dönerken nihayet çüçük tuvaletimizi de aldım :) Bu lazımlık konusunda da biraz zorlandım açıkcası. Ben sadece lazımlık olan bir lazımlık aradım hep ama heryerde konuşan, ışıklı, öyle-böyle pahalı lazımlıklarla karşılaştım. Bence bu çiş-kaka olayını bu kadar büyütüp şölene çevirmemek gerekiyor.
Konumuza dönersek; İnci lazımlığı gördüğü anda hemen oturmak istedi ve o geceden sonra bez bırakma mecaramız zorunlu olarak başladı.
Kızım kendisi istediği için bir yanım olacak bu iş diyordu ama diğer yanım alez bile almadın Öykü her yer çiş olacak 1 saate diyordu :) Evdeki tüm alt değiştirme örtülerini koltuklara serdim ve üstüne pikeler örttüm. 1-2 halıyı kaldırdırım önce ama bunun İnci'yi tedirgin ettiğini düşünerek 2. gün geri serdim. Yataklara çarşaf altı kat kat alezler serildi :)
Peki nasıl gitti? Bezi çıkarttığımız andan itibaren 15 dk içinde 4 kere yere çişini kaçırdı :) Kötü başlasak da çok iyi gittik diyebilirim. O hafta annem ilgilenmeye başladı ben çalıştığım için bir kaç kez kaçırsa da çoğunlukla lazımlığa bazende tuvalete yaptı hep. Ben annemi biraz yıpranmış gördüğüm için :) cuma izin aldım ve o 3 gün çok verimli geçti. Uykularından da hep kuru kalktı. İşte o zaman gerçekten hazır olduğuna ikna oldum. İnci çok fazla kaza yaşamadan lazımlığı tutturmayı başardı. Düzeni 10. gün oturdu diyebilrim. İlk zamanlar biz sorduk, şimdilerde de kendisi söylüyor gelince. Nadiren gece kazaları yaşıyoruz ama yolun daha başındayız onu da öğrenecek. İnci tuvaletini tutuyor ama yapma kısmı uzun sürüyordu. Dakikalarca lazımlıkta oturuyordu :) Altına kaçırması aslında süreç için iyi bir şey bence. Çünkü ıslaklıktan rahatsız olup tutmayı öğrenecek. O yüzden iyi tarafından bakın :) Bizim hikayemiz böyle birdenbire cerayan etti :) Tabi biz şuan da sadece tuvalete yapma kısmındayız. Alışkanlığın tamamında çamaşırını kendisi indirme, tuvalet temizliği, tekrar giyinme, sifon çekme ve el yıkama aşamaları var :)
Herşeyden önce bu işe girişmeden kendinizi hazırlamanızı tavsiye ederim. Sabır en çok ihtiyacınız olan şey olacak. Dışardan söylenenleri asla kafanıza takmayın. Sonuçta bezi bir gün bırakacak. Acele etmenin hiç bir anlamı yok. Rehberiniz çocuğunuz olsun, o zaman bu iş başarıya ulaşıyor. Uzmanlar mesane-kas kontrolünün en erken 18-24 ay arası başladığını söylüyor. Yaza gelsin, kışa gelsin diye uğraşmayın. En uygun mevsim hazır olduğunuz mevsimdir :) Eğer hayatınızda bir değişiklik söz konusu ise beklemenizi öneririm. Gidilecek bir tatil, eve yatılı misafir, taşınma vb. En zor kısmı da defalarca yere çiş yapsa da gülümseyip ''olsun annecim bir dahakine daha erken haber veirirsin ve lazımlığına/tuvaletine yaparız demek. Aslında dahası böyle deyip hoyratça davranırsanız da olmaz. Naif olmalı asla gergin davranmamalısınız. Bu yaklaşık 2 yıldır süregelen bir alışkanlığı değiştirmek sonuşta. Kolay olmayacak! Ben hem lazımlık hemde tuvalet aparatı almanızı öneririm. Direk tuvalete alışması çok güzel olur ama bazen tuvalet korkutucu gelebiliyor. İnci de lazımlığı tercih etti örneğin. Birde seyahatlerde kullanılan portatif bir lazımlık var. Şiddetle tavsiye ederim. Geçtiğimiz gün TEM otoyolunda bizim hayatımızı kurtartı kendisi :) Buradan bakabilirsiniz.  Aşağıda nacizane tavsiyelerimi 3 ana başlıkta topladım.
Sevgiler,


Çocuğunuzun bezi bırakmaya hazır olduğunu nasıl anlarsınız?

  • Sabah bezi kuru kalkıyorsa
  • Çiş, çoğunlukla kaka yaparken bir köşeye çekiliyor yada duraklıyorsa
  • Çıkartmak istediğini açıkça söylüyorsa yada belli ediyorsa
  • Yaptıktan sonra yaptığını gelip size söylüyorsa


Mutlaka Yapın!

  • Lazımlığı/Tuvaleti tutturduğunda onu gönülden tebrik edin.
  • Külodunu kendisi çıkarmaki sifona baskma vb. isterse, size yardım etmesine izin verin.
  • Her zaman motive edin. (Bu sefer olmadı bir dahakini tuvalete yaparız vb.)
  • Siz tuvaletteyken izlemek istiyorsa izin verin.
  • Lazımlığı bezini çıkartmaan önce alın ve hayatınıza katın :)
  • Bu süreçte tek işiniz bu olacak, hayatınızı buna göre organize edin.
  • Çocuğunuz lazımlıkta/tuvalette otururken sulu oyunlar oynamak yada musluğu açmak çişi kolay yapmasına, balon şişirmek yada düdük öttürmek de kakasını kolay yapmasına yardımcı oluyor.
  • Baktınız bu iş olmuyor ara verin. Yine başlarsınız :)


Asla Yapmayın!

  • Asla sesinizi yükseltip,sinirlenmeyin. Yardımcı olmayacağı gibi bir de zararı olacaktır. Size kızdığı anlarda sinirlendiğinizi bildiği için bilerek altına kaçıracaktır.
  • Bu seferlik yap altına ama başka zaman olmaz demeyin. Tutarlı olun.
  • Bezi bir kere çıkartırsanız bir daha takmayın. Bu çocuğunuzu aklını karıştıracaktır.
  • Çocuğunuz asla kendini baskı altında hissetmemeli.Sürekli çiş var mı?/ kaka var mı? diye sormayın. (ben ettim siz etmeyin!)






9 Ağustos 2017 Çarşamba

 Evimizi Nasıl İnci'ye Uygun Hale Getirdik?



İnci büyüdükçe, etrafta özgürce dolanmaya başladıkça günlük hayatımıza da ortak olmaya başladı. Kendi ihtiyaçları için kendi işini kendi görme hevesiyle o minik elleriyle her yeri karıştırmaya başladı. İşte bu süreçte onun bu hevesini kırmadan, aksine teşvik ederek ama gerekli güvenlik önlemlerini alarak bir takım değişiklikler yaptık.

Öncelikle ilk ayaklanmalar(İnci hiç emeklemedi, bir yerden bir yere zıplayarak gitti ve bir anda ayağa kalktı :)) başladığında, prizleri kapattık, köşelere koruyucular taktık ve dokununca kapakları açılan tv ünitemizin (hiç çocuklu eve uygun değilmiş) kapaklarını kilitledik. Çok şükür iyi ki bunları takmışız diyeceğimiz bir kaza yaşamadık ama tedbir önemli.

Geldik bu minik insan için evde biraz yer açmaya ve onu günlük hayatımıza dahil etmeye :) Her çocuk gibi İnci de dolap karıştırmaya bayılıyor. Mutfakta onun boy hizasında bir dolabı ona ayırdım. Yemek yerken kullandığı herşeyi onun ulaşabileceği gibi oraya yerleştirdim. Biraz atıştırmalık ve suyunu da buraya bırakıyorum. Böylece susadığında yada canı atıştırmak istediğinde gidip oradan alıp geliyor. Ayrıca kendine ait bir dolabı olduğu için diğer dolapları rahat bıraktı :) Dolabın alt katına da boş plastik kutular içine ses çıkartacak bir kaç şey koyuyorum. Zaman zaman kutuları değiştiriyorum. Böylece heyecanı hiç kaçmıyor :) Yemek yiyeceği zaman gidip dolaptan tabağını kaşığını seçiyor büyük bir ciddiyetle ve ben onu izlemeye bayılıyorum :)

Kapı girişini de ufak dokunuşlarla İnci'ye uyarladık. Boyuna göre bir askıya montunu ve çantasını
astık. Ayakkabılığın alt rafına onun ayakkabılarını yerleştirdik ve minik bir sandalye de ona ayakkabılarını giyerken yardımcı oluyor. Aslında henüz çıkartırken :) Tam olarak giyemiyor ama çıkartıp yerine koyma konusunu çözdü. Benim 5 saniyede halledeceğim işi 3-4 dakikada yapıyor ama olsun :) Uzun uzun çırt çırtları açıyor, çıkartıyor, sonra ikisinide alıp ayakkabılıkta yan yana koymaya çalışıyor :)

İnci 6 aylık olupta oturmaya başladığı andan itibaren ona salonda bir oyun köşesi hazırladım. Önceleri kitapları ve oyuncakları bir sepette iken, zamanla kitaplığa ve oyuncak dolabına geçiş yaptık. En sonunda da salonumuzu istila etti minik kuş :) 2 yaşına kadar bu böyle devam etti. 2. yaş gününde onun odasını bebek odasından çocuk odasına çevirdik :) Masası,kitaplığı,çadırı herşeyi odasına taşıdık.Bu yeni düzen İnci'nin çok hoşuna gitti ve tabi ki bizim de :)

Odasındaki değişikliklerden bahsetmem gerekirse, yatağının ön kızmını söküp yerine mini bir korkuluk aldık. Kitaplarını masasının önüne duvara astığımız raflara yerleştirdik. İstediği gibi uzanıp alabiliyor. Oyun grubunda ve birlikte yaptığımız aktiviteleri duvarlara asmaya başladık. İnci onları gördükçe hadi anne daha çok yapalım diyor :) Kesinlikle teşvik edici oluyor ve değer verdiğinizi görmek çocuğunuzu mutlu ediyor.

Son olarak banyoda onun için bir takım düzenlemeler yaptık. Ona özel bir sabunluk ve diş fırçalık aldım. Yine kendi havlusunu ulaşabileceği bir yere astım. Lavabonun önüne bir yükseltici aldık, böylece ellerini yıkarken daha rahat ediyor. Küveti tamamen İnci'ye bıraktık. Oyuncakları, şampuanları istediği gibi yıkanıyor :)

Son olarak da İkea'dan aldığımız aslında bir merdiven-taburen olan BEKVAM adlı üründen bahsetmek istiyorum. Mutfakta baş köşeyi aldı ve İnci sürekli onun tepesinde. Mutfakta bizimle olmayı yardım etmeyi çok seviyor. İllaki tuzunu o atmak, yumurtayı beraber karıştırmak istiyor :) Bizde kapıyoruz merdiveni, üstüne çıkınca tezgaha çok güzel yetişiyor. O merdivenin tepesinden bizi izlerken hepberaber yemek yapıyoruz. Şiddetle tavsiye ederim.

Kısacası naçizane fikrim miniğinizin büyümesine ona fırsatlar vererek şahit olmak çok daha keyifli. Evet kendi işini görmesine izin vermek zaman alıyor, sabır istiyor, ev dağılıyor-pisleniyor... Kabul ediyorum ama kendine güvenli, motor gelişimini emin adımlarla tamamlayan bir kuzucuğunuz oluyor. Sizce de herşeye değmez mi?

Sevgiler,





5 Ağustos 2017 Cumartesi

Bebekle Tatil 2


Merhabalar, uzuuun zaman oldu yazmayalı ama mazeretim var :) İnci artık 2 yaşında :) Bu dönemlerden geçen annelerin ne demek istediğimi anlayacağını düşünüyorum. İnci hep sakin ve uyumlu bir bebek oldu. Yeni doğduğunda da, 1 yaşında da hep! Taki 2 yaşı yaklaşana kadar. Yine de hakkını yiyemem, huysuzluktan ziyade her şeye muhalefet olarak hayatına devam ediyor. Bununla ilgili ayrı bir post yazmalıyım. Öyle bir paragrafta anlatılacak gibi değil :)

Gelelim tatil mevzusuna. Biz yine araba yolculuğunu tercih ettik.  Bu kez birden fazla durağımız olduğu için bizim için en mantıklısı buydu. Yine gece yola çıktık ve İnci bütün gece uyudu! Neyse ki çünkü dönüşümüz muhteşem olacaktı :)

Yol için yeni birkaç kitap ve oyuncak satın aldım. Asla yolculuktan önce göstermedim, daha çok ilgisini çeksin istedim. Bizim yolculuktaki en büyük sıkıntımız İnci'nin arka koltukt oturan biri varken oto koltuğundan çıkmak istemesi. Sürekli onu ikna edip, oyalamak  beni gerçekten yoruyor. O yüzden çok sıkı hazırlandım :) Bir çıkartma kitabı aldım. Bizim ilk çıkartma kitabımız ve İnci B-A-Y-I-L-D-I! Doğrusu bende çok sevdim. Her sayfa boş bir tema(piknik,su altı,uzay,gökyüzü vb.), istediğin stickerı yapıştırıp hikayeni yaratıyorsun. Tamamen hayal gücünüze kalmış. Bu kitap İnci'yi epey meşgul etti. 2 tane hikaye kitabı ve İngilizce renkler ile ilgili sesli bir kitap aldım. Yabancı dile çok önem versem de, açıkçası Türkçe harici kitaplar hakkında farklı düşünüyordum. Çocuğum önce kendi dilinde, kendini ifade etsin yabancı dil okulda olur diyordum amaaa... Çok yanıldığımı bu kitap sayesinde gördüm. Emici öğrenme döneminde oldukları için gerçekten bilgiyi bir sünger gibi emiyorlar. 10 günlük tatilimizde İnci renkleri öğrendi! Daha önce onu yabancı kitaplarla tanıştırmadığım için pişmanım bile :) Bir de e-bebek'ten tesadüfen 6'lı yumurta formunda bir oyuncak aldım. Bildiğiniz yumurta kutusu ve içinde farklı renkli, kabukları ortadan kırılmış yumurtalar var. Bilmeden yaptığım bu birbirini pekiştiren kitap-oyuncak alışverişi tatili verimli geçirmemizi sağladı :) Bir de İnci'den çok benim sevdiğim Water-magic boyama kitabı var :) İçinde su olan her şeyi İnci zaten seviyor ama boyadıkça hayrete düşüşünü seyretmek çok güzeldi.

Bir önceki tatil yazımda İnci için yanıma aldıklarımda ve vazgeçemedim ürünlerden bahsetmiştim.
Bu yıl bir iki ekleme dışında yine aynı ürünleri kullandım. İnci geçen yıl simit ile yüzüyordu ama sürekli içinden çıkmaya çalıştığı için bu yıl ona bir kolluk almak istiyordum.Cherek's kollukların kullanıcı yorumları beni ikna etti açıkçası. Fiyatına değer mi diye düşünürken iyi ki almışız dedim. Gerçekten güvenli ve bebeği de rahat hissettiriyor. Çok şükür İnci bu sene de severek denize ve havuza girdi.

Tatilin ilk bölümünde canım arkadaşlarım Başak&Bart'ın düğün törenleri vesilesiyle Antalya Akra Barut oteldeydik. Benim 17 yaşında iş hayatına atıldığım dönemde, ilk çalıştığım oteldi. O zamanlar Dedeman'dı. Otel çok güzel renove edilmiş ve çalışanlar gerçekten çok ilgiliydi. Çocuk dostu bir otel aynı zamanda. Odamızda İnci için organik şampuan,duş jeli ve losyondan oluşan şirin bir çanta bulduk. Ayrıca otel size bebek bezi ve ıslak mendil bile sağlıyormuş isterseniz. Tek dezavanjı bir sahilin olmayışı diyebilirim. İnci için sorun olmadı, cup diye soktuk iskeleden :) Havuz kısmında da düşünceli davranılmış. Bir havuz çocuklu aileler için düşünülmüş. Herkes çocuklu olduğu için sürekli etrafından özür dilemek zorunda kalmıyorsun :) Ayrıca +16 bir havuz vardı. Biz her şeyden habersiz havuzun içindeki yataklara yatarız ohhhh diye ilerlerken, görevli arkadaş söyledi :) Ayrıca lahmacun yeriz diye oturduğumuz ama menüsünde shot çimen suyu olan, Türliye'nin ilk ve tek Raw(çiğ) Restoranı da mevcut :) Kahvaltısı için tek kelime ile muhteşem diyebilirim. Gördüğüm en iyi büfelerden biriydi.

Antalya'nın ardından Babamın yanına Bodrum'a geçtik. Bodrum her zamanki gibi kalabalık ama çok güzeldi. Daha önce gitmediğimiz koyları görme fırsatımız oldu. Gümüşlüğe daha önce gitmemiştik ve aşık olduk. Her yer su kabakları lambalar ve denize sıfır, kumsal restoranları ile dolu. İnci'nin 2. yaş gününü de Bodrumda kutladık. Çok keyifli bir parti oldu :)

Tatilimizin son ve bizim için en heyecan veren kısmı Marmaris-Selimiye'ye gelirsek... Her sene niyet etsek de kısmet bu seneyeymiş. Kesinlikle görülmesi gereken cennetten bir köşe bence. Kalbim Selimiye'de kaldı :) Biz denize sıfır değil de tüm Selimiye'yi tepeden gören bir otelde kaldık. İyi ki de öyle yapmışız... Akşamları bir bardak çayımızla o muhteşem manzarayı seyretmeye doyamadık. Zaten o kadar küçük bir yer ki, deniz sadece 300 metre uzakta. Deniz demişken... Berrak ve ılık denizine bayıldım. Çocuk içinde ideal. Ne dalga vardı ne de soğuktu.

Bol bol deniz mahsulü tükettik malum tam yeri. Yalnız biz rahat davranıp hiçbir yere rezervasyon yaptırmadık. Gidince yaparız diye düşünmüştük ama ilk gece neredeyse gidecek yer bulamayacaktık :) Deniz ve güneşten yorulan İnci akşamları 19:30 da uyuduğu için bir yemeğimizin keyfini çıkartabildik. Yolunuz Selimiye'ye düşerse diye, damak tadına güvenen biri olarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Otelimizin tatlı sahibesi Nilgün Hanım bize 4 restoran önerdi. Üzüm,Hidayetin Yeri, Ahtapotçu Mehmet Usta ve Sardunya. Hidayetin Yeri zaten malum herkesin uğrak noktasıydı ve en iyisiydi. Tamamen iskeleden oluşan restoran aile işletmesi ve her şey gerçekten çok lezzetli. Yalnız çok yoğun ve bu yoğunluk başka şeyleri birazcık aksatıyor. Servis  gibi :) Ahtapotçu Mehmet'ede bayıldık. Küçücük, denizin dibinde bir restoran. Ahtapot ızgara muhteşem. Sardunya, bence gereksiz pahalıydı ve diğerlerinde daha iyi bir durumu da yoktu. Büyük ve şık bir restoran ama ben diğerleri kadar sevemedim. Üzüm ise ilk akşam bizi misafir eden, çok zarif bir sahibi olan deniz kenarı bir restoran. Açıkçası diğer akşamların aksine, nereye geldiğini şaşıran İnci, maalesef uyumadığı için ben pek birşey anlamadım :) Kötü değildi ama çok da özel bir şeyi yoktu.

Ayrıca Ceri Cafe'nin harika limonatasını, Badem mantının 2'li mantısını ve Losta tatlıcısının muhteşem tatlılarını denemeden gelmeyin. Losta Tatlıcısı'na abartmıyorum her akşam gittik :) Keçi sütünden yapılan güllü dondurması, Rodos baklavası, keşkülü, losta tatlısı derken +2 kilo ile İstanbul'a döndüm. Canım sağ olsun, pişman değilim :)

Selimiye diğer tatil beldelerinin aksine, polyester magnet ve saçma hediyelik eşyalarla dolu değildi. Hepsi el emeği boyanmış taşlar, işlenmiş oyalarla dolu hediyelikler vardı. Hatta bir dükkan sahibinin magnetlerini kızı boyuyordu :) Paketlemesi için keten keseler, lavantalar kullanmışlardı.

Velhasıl Selimiye benim kalbimi kazandı 💗
Dönüşümüz gündüzdü ve 11 saat sürdü :) Arkada yapmadığım şaklabanlık kalmadı tahmin edersiniz. Sonrası ise bavul, kirliler, ütü.... :)
Hepinize iyi tatiller ve güzel bir yaz dilerim.
Sevgiler,
Öykü

















4 Ağustos 2017 Cuma


Bloğum 1 Yaşında :)



1 yıldır tecrübelerim,anneliğim ve hayat üzerine  yazıyorum. Okunur mu, okunuyor mu demeden, sadece keyif aldığım için yazıyorum. Yazdıkça keyif alıyorum. Başlarda en fazla digital bir günlük tutmuş, başımdan geçenleri arşivlemiş olurum dedim. Şimdi her akşam kontrol paneline girip, o gün kaç ziyaretçim olmuş heyecanla bakıyorum. Sevdim yani ben bu işi :) Varlığınızı sadece tık larınızla hissetmesem, bir de etkileşime geçsek tadından yenmeyecek, bunu da eklemeden geçemeyeceğim :) Bana yorum bırakabilir, hangi konuları araştırayım-yazayım öneride bulunabilirsiniz.


Daha nice yıllara, nice keyifli içeriklere hep birlikte :)






25 Temmuz 2017 Salı

Emzirmeyi Nasıl Bıraktım ?


Ben de bu işi, her annenin yaptığı gibi yaptım. Bu yazıda başımdan geçenleri paylaşırken, daha çok anne olmanın insana getirdiği duygusallığa dem vurmak istiyorum. Yazmak, yazarken rahatlamak, üstümdeki bu garip burukluğu atmak istiyorum.

Derdimi anlatmaya başlamadan önce belirtmeliyim ki emzirmek yada emzirmemek her annenin kendi kararıdır. Emzirmeyi tercih etmeyen yada tıbbı sebeplerden dolayı emziremeyen anneleri parmakla göstermeyi bırakmalı ve kalpleri kırmamalıyız artık diye düşünüyorum.

Bizim İnci'yle hikayemiz sorunsuz başladı. Allah'ın bir hikmeti olarak, doğan bu minik insanlar emme refleksi ile doğup, ne yapacaklarını sizden daha iyi biliyorlar. Doğadaki her canlı gibi hayatta kalma iç güdüsüyle annelerinin mis kokan göğsünde, memeye bir yapışıp bir daha bırakmıyorlar :)

Sezeryan ameliyatından çıkalı 1 saat olmuştu. Beni sedyeyle odama alırlarken bebek odasının tam önünden geçiyorduk. Yalnızca 2 dk sonra bebeğim kucağımda olacak olsa da, anlayışlı hasta bakıcım taze bir anne için değil 2 dakika, 2 saniyenin bile asır gibi geleceğini gözlerimden anlamış olacak ki durdu ve sedyemi kaldırıp kızımı bana bir kez daha gösterdi... Minik yavrum eldiven taktıkları ellerini emiyor ve ağlıyordu.Hadi hemen seni odaya alalımda kızını getirelim dediler. Yeni bir heyecan daha kapladı içimi. O zaman anlamaya başladım annelik bir nevi roller coster :) 

Hiç bir zaman sütüm yetecek mi? İnci emecek mi? diye düşünüp dert etmedim kendine. Akışına, doğasına bıraktım hep. Çok şükür sütüm de yetti, İnci de emdi. Ama hazırlığım tamdı, bu işin ehli olan Ayşe Öner'in emzirme ile ilgili bir seminerine katıldım. Onun önerdiği bir yöntemle 38. haftadan meme başı kabalaştırma tekniğini uyguladım ve şunu aklımdan çıkartmadım. Eğer acıyorda bebek yanlış kavramış, yanlış emiyor! Her emzirme sonrası meme başı kremimi sürdüm ve Avent'in koruyucu göğüs kalkanımı taktım. Zaten hassas olan meme uçlarım asla çamaşırıma sürtünmedi. Bu sayede 0 çatlak 0 yara ile ilk günlerimi atlattım. Bence bu annenin emzirmeye motive olması ve keyif alması için çok çok önemli. Naçizane tavsiyem bu konuya önem verilmesi.

Günler, geceler, aylar hatta 2 koca yıl geçti... Artık İnci'nin yavaş yavaş emmeyi bırakması, tamamen benden ayrı bir birey olduğunu kabul etmesi gerekiyordu. Önceleri bunu düşündükçe bile gözlerim doluyordu. Onu koluma yatırıp göz göze, emerken terleyen alnını koklaya koklaya emzirmeyi artık bırakmam gerekiyordu.

Ben kademeli bırakmayı tercih ettim. Zaten 2 yaşında olduğu için birden kesmeyi daha zor buluyordum. Üstelik de 2 yıl boyunca büyük bir aşkla emdiği memeyi tiksinerek yada salça sürülmüş uff olmuş olarak hatırlamasını istemiyordum. Bu benim tercihim tabi ki. Diğer yolları daha kolay ve faydalı buluyor olabilirsiniz.

Zaten çalıştığım için İnci işten döndüğümde, gece uyurken ve eğer gece uyanırsa emiyordu. Artık çoğu gece kalkmıyordu, gece emmeyi neredeyse bırakmıştı. Aralarda ve hafta sonu da ne zaman canı isterse :) Önce bunu biraz düzene soktum. İlk 10 gün sadece ana öğünlerde emzirdim. Arada istediği zaman emebileceği  bir sonraki öğünü söyleyip geçiştirdim. Bazen su  bazen emziğini teklif ettim. İşten geldiğim öğün beni korkutuyordu çünkü zile bastığımda bile içerden MEMEEEE sesleri geliyordu :) Ama öyle olmadı, hemen tamam demedi ama problem de etmedi. O gün eve giderken ona yeni bir puzzle aldım ve o meme istediği zaman, ''Annecim artık memelerdeki süt çok azaldı, sadece uyurken emmeye yetecek kadar süt var. Bundan sonra sadece yatarken emeceğiz dedim.'' Biraz mızıldandı ama kabul etti. Yeni puzzle'ına daldı ve ilk günü krizsiz atlattık. Söylemeden geçemeyeceğim ki sizin duruşunuz çok önemli. Kararlı olmalısınız. Aksi halde sadece bebeğinizin aklı karışır. Israrla emmeye çalışmadı ama bir asabiyet de geldi üstüne doğrusu :) Tıpki oruç başına vuran yada sigarayı bırakan insanlar gibi :)

Ve geldik dananın kuyruğunun koptuğu yere son öğünü kaldıracaktım. Önceki bir kaç gün İnci'ye yakında sütün tamamen biteceğini, meme emmeyi bırakacağını söyledim. İnanılmaz kokuyordum, itiraf ediyorum. Onun üzülmesinden, benden meme istemesinden korkuyordum. Bir 10 gün sonrada son öğünü kaldıracağım gün geldi çattı :) Resmen akşam olsun istemiyordum. Bir önceki gün son kez emzirmiştim İnci'yi öpe öpe, koklaya koklaya...

Saat 21:30 civarı İnci anne hadi uyuyalım dedi. DIRI DIRI DIRI DIRI! :) Birlikte kitabımızı seçtik, emziğini aldık ve yatağa geçtik. İnci emmek istedi... 30 yıllık hayatımda ilan-ı aşk da ettim, çok güç laflar da söylemek zorunda kaldım, istifa da ettim ama o an hayatımın en zor konuşmasıydı benim için :) Artık memelerde süt kalmadığını ve artık meme ememeyeceğini kendisine bildirdim :) Bir anda ağlamaya ve OLMAZ demeye başladı ama sadece 10 saniye sürdü. Sonra kafasını koydu ve uyudu :) Kitabını bile okumadan. Ben çok şaşırdım, çok kolay olmuştu çünkü. Geriye son round kalmıştı, gece uyanırsa ne yapacaktım. Tabi ki o gece uyandı ve MEME MEME diye bir 10 dk ağladı. Bir yandan babası bir yandan ben şarkılar,türküler, halk oyunları geri uyuttuk. Sende hali hazırda evladının istediği bir şey olması ve  verememek, o his biraz kötü hissettirdi tabi.

Ve sonraki günlerde İnci bir daha hiiiiiç meme istemedi :) Arada bir bakmak istiyor, orada mı diye :) Bakıyor orada, gülümseyip devam ediyor hayatına :) Velhasıl ne kadar duygusal bir yazı olsa da inanılmaz kolay olduğunu itiraf etmeliyim. Hiç korkmama gerek yokmuş başından beri. İnci hazırmış aslında ama ben değilmişim. Anneliğin garip hallerin biri işte bu da. Oysa ki ilk emzirmeye başladığım da gaz yapar onu yeme, sonra alerjik durumumuz sebebiyle 3 ay sıkı bir rejim yap, yaz sıcaklarında soğuk 2 bira içeme, bir ağrı kesiciyi bile kırk kere düşünüp al vb. şikayet eder dururdum :)

Benim 3.750 gr minik bebeğim büyüdü, minik bir kız çocuğu oldu. 13 Temmuz Perşembe gecesi son kez emzirdim onu... Ve sonra düşündüm, her gün bir şeyleri son kez yapıyoruz onlar için bu gün son kez emzirdim, yarın son kez bezini bağlayacağım, son kez ben uyutup, son kez birlikte yıkanacağız, son kez çorbasını içireceğim, son kez ayakkabısını bağlayacağım bir gün onun için... Birlikte sağlıkla uyandığımız her gün için şükürler olsun. Her günü son günümüz gibi yaşamalı evlatlarımızla, yavaş, dolu dolu, geçiştirmeden.... Doğan büyüyor dostlar :) Benden söylemesi.

Sevgiler,
Öykü








21 Temmuz 2017 Cuma

İNCİ 2 YAŞINDA


Zaman su gibi akıp geçiyor. İncitoşumuz 2 yaşına girdi bile :) Aslında İnci'nin ilk doğum günü için piknik konseptli bir doğum günü yapmak istemiştik ama hem İstanbul içinde piknik alanının bulunmaması hem de temmuz sıcağında böyle bir organizasyonun konuklar için uygun olmayacağını düşünmüştük. Kısmet 2 yaşınaymış :) İnci'nin doğum günü bu yıl yıllık iznimize denk geldiği için Bodrum'da dedesinin yanında kutlama yaptık. Çocuk parkının yanında bahçede komşular ile mini bir parti gerçekleştirdik :) Hepimiz için güzel bir anı oldu hafızalarımızda. Mekan için şuraya, organizasyon için buraya ve pasta için bilmem kime teşekkür etmek isterdim ama mekan için Bodrum Belediyesi'ne, organizasyon ve pasta için Babam ve kendime çok teşekkür ederim :)


Nice nice sağlıklı, mutlu yıllara güzel kızım ❤ 










16 Mayıs 2017 Salı

Oyuncak Seçimi (0-2 yaş)




İnci için hazırlık yaparken neredeyse herşeyi tamamladığımı ama henüz hiç oyuncak almadığımı fark ettiğimi hatırlıyorum. Oyuncak alışverişine ne zaman yeltensem onca raftan ve modelden karar veremeyip sürekli aklım karşık bir şekilde vazgeçtim. Tam elimi atıyorum, hop yanında bir farklı bir modeli. O sesli, bu ışıklı, bunun diş kaşıma halkası var, bu ahşap derken işin içinden çıkamadım. Sonra biraz planlı ilerlemeye karar verdim. Çünkü bu pazar çok geniş ve benim gibi bir yanınız hala çocuksa, bir yerden sonra kendinize alışveriş yapmaya başlıyorsunuz :) 0-6 ay, 6-18 ay vb gibi kategorize ettim. Zaten çok da ucuz parçalar olmadığından aile bütçesi içinde iyi oldu :) Tamamen kendi yaptığım araştırmaya ve tecrübeme dayanarak bir kaç öneride bulunacağım ama bahsetmeden geçemeyeceğim bir kitap var ki... Ben çok faydasını gördüm. Çocuk Gelişimi ve Özel Eğitim Uzmanı Uzm.Sibel ÖZDEMİR'in kaleme aldığı ''Merhaba Oyuncak'' isimli kitabını şiddetle tavsiye ederim. Benim bu süreçte karşılaşmam büyük şansım oldu, resmen aydınlandım :)


Sizlerinde farklı oyuncak önerileri varsa, yorum bırakırsanız çok sevinirim.Keyifli okumalar dilerim.
Öykü




  • Dönence: Bebeğinizin görsel algısını geliştirir.Yalnız burada 2 ayrı görüş hakim. Işıklı dönencelerin bebeklerin göz gelişimi için zararlı olduğunu düşünen bir grup var. Doktorunuza danışmanızda fayda var. Kas gelişimini destekler.(dönenceğe uzanana kollar ve bacaklar sayesinde kesinlikle gaz problemine de yardımcı oluyor:)) İşitsel algısını geliştirir. Güvenlik açısından bebeğiniz uzanıp çekmeye başladığında yataktan kaldırmanızı öneririm.

  • Ayna: Bebeklerin sosyal gelişimleri için ayna çok önemli bir materyaldir. Sadece 0-6 ay değil bence ayna 0. aydan başlayarak oyuncaklarında olmalı. Yataga takılabilen güvenlik açısından uygun bir ayna bu ay aralığı için uygun olacaktır.

  • Çıngırak:Bakma,tutma becerileri için yardımcı olur.El-göz koordinasyonunun gelişmesini sağlar. Salladığı zaman çıkan ses sayesinde neden-sonuç ilişkisini öğrenmeye başlar. İlk başlarda hafif ve kolay kavranabilen bir çıngırak tercih edilmelidir. İlk zamanlarda sizin salladığınız ve hareket ettirdiğiniz bir çıngırağı takip edecektir. Zamanla kendisi tutmaya ve elden ele geçirmeye başlayacaktır. El ve ayaklara takılabilen çıngırakları da tercih edebilirsiniz.

  • Top: Bebeğinizin en ucuz ve en eğlenceli oyuncağı :) Esasen oturmaya ve emeklemeye başladığında daha çok eğleneceği topla ilk aylarda da bebeğinizi tanıştırabilirsiniz. Siyah-beyaz bir topu göz hizasında sağdan sola hareket ettirip takip etmeye teşvik edebilirsiniz. Renkli, zilli, içinde su ve oyuncaklı, yumuşak, sert toplardan edinebilirsiniz. Farklı büyüklükte ve dokularda toplarla tanışmasına fırsat verin.

  • Oyun Halısı yada minder: Yaklaşık 3. aydan itibaren kullanmaya başlayabileceğiniz ve neredeyse 1 yaşına kadar kullanabileceğiniz bir oyuncak. Aynı anda birçok gelişimi destekler. Genellikle ışıklı ve seslidir. Bebeğiniz asılı duran oyuncakları tutmaya çalışır. Aynasında yüzünü keşfeder. Hışırtılı ve farklı dokuları tanır.

  • Kitaplar ve Kartlar: Kitaplar süphesiz bebeğinizde bir çok farklı alanı destekler. Sayfaları çevirmek ve kitabını bir yerden bir yere taşımak motor gelişimi destekler.Kitaptaki nesleri dinlemek ve söylemeye çalışmak dil gelişimini, öğrendiği sözcüklerin bellekte toplanması,hatırlanması,gruplanması,ayırt edilmesi bilişsel gelişimini destekler. Farklı dokulardaki kitaplara dokunması (dokunma duyusu), nesnelere bakması (görme duyusu), kitaptaki hışırtı ve ses özelliği (işitme duyusu), koku özelliği olan kitaplar (koku alma duyusu) algısal gelişimi destekler. İlk aylar için yatağına asılabilien yumuşak kumaş kitapları tercih edebilirsiniz. Banyo için bir ıslanabilir kitap alabilirsiniz. Akşamları siz ona kısa hikayeler okuyabilirsiniz. Oturmaya başladıktan sonra bebeğiniz kitapların tadını çıkartmaya başlayacaktır.

  • Kukla: Herhangi bir eldvenden yapacağınız bir kula, parmak kuklası yada hazır bir kukla ile
    istediğiniz karakter olabilirsiniz. Bebeğiniz bayılacaktır.

  • Ritim/Müzik Aletleri: Marakas,davul gibi müzik aletleri ile başlayabilirsiniz. Hatta bunları evde kendiniz bile oluşturaiblirsiniz. İçine fasulye doldurulmuş bir pet şişe ev yapımı bir marakas olabilir :) Ayrıca klisafon da çok ilgisini çekecektir. Bilinçli olarak çalamasada. Çıkarttığı sesleri fark ettiğinde neden sonuç ilişkisini de öğrencektir.

  • Banyo oyuncakları: İlk aylar için çok da gerekli olmayan ama yaklaşık 3. aydan sonra ilgi göstereceğini dşündüğüm bir kaç renki küvet oyncağı alabilirsiniz. Oturmaya başladıktan(yaklaşık 6.ay) minik kovalar, içiçe geçen kaplar, banyo kitabı alabilirsiniz. Küvete yapışan su değirmenleri de ilgilisi oldukça çekecektir.
  • Emekleme oyuncakları: Oturma işini hallettikten sonra sıra geliyor emeklemeye :) Bunu teşvik etmek için hareket eden kumalı yada pilli hayvanlar, ahşap silindirler alabilirsiniz. Benim kızım gibi hiç emeklemeyen bir bebeğiniz varsa eğer, onun da peşinden gitme çabasıyla hareket gelişimi doğal bir şekilde desteklenecektir.
  • Aktivite masası: Bebeğinizi ayakda durmaya teşvik eden, işitsel ve görsel algısını geliştiren bir oyuncak. Ben İnci ilgisini kaybettiğinde birkaç ay için ortadan kaldırmıştım. Şimdi renkler ve şekiller için tekrar çıkarttık. Uzun ömürlü bir oyuncak olduğunu söyleyebilirim.
  • Araba: Araba sevmeyen bir çocuk yoktur heralde :) İlk aylarda daha büyük, basiti belki yumuşak bir oyuncak araba tercih edebilirsiniz. Çek-bırak arabalar neden sonuş ilişkisini öğrenmesine yardımcı oalcaktır.
  • Emekleme arabası: Bebeğiniz sıralamaya başladığı zaman edinebilirsiniz. Bize bir arkadaşım kızının kullandığı emekleme arabasını ödünç vermişti. Aynı zamanda bisiklete de dönüşüyordu. İnci'nin epey ilgisini çekmişti. Yürüteçin doktorlar tarafından önerilmiyor oluşunu göz önünde bulundurursak, bu ürünü tercih etmek isteyebilirsiniz.
  • Sallabaş: Bebeğiniz oturmaya başladığı zaman ona sallabaş alabilirsiniz. İlk aylarda halkaları rastgele takmaya çalışacaktır. Belki de takamayacaktır. Bu onun ince motor becerilerini destekleyecek. İleriki aylarda sırayla takmayı öğrendiğini göreceksiniz. Daha da ilerleyen aylarda büyük-küçük algısını örenmesi için kullanabilirsiniz.
  • Çivi çakma oyuncaklar: Yine bebğiniz oturmaya başladğınızda alabileceğiniz bu oyuncak, el-göz koordinasyonunu geliştirecek.
  • İç içe geçen kaplar: Oturmaya başladığı zaman alabileceğiniz bir oyuncak daha :) Bu oyuncakla tanıştırırken ilk olarak büyük ve küçüğü verebilirsiniz. Böylece küçüğün büyüğünün içine geçebildiğini daha kolay anlayacaktır. Başardıkça bir taned daha ekleyebilisiniz. Ayrıca kapları ters çevirip altına birşey saklaıp bulmasını isteyebilirsiniz. Böylece nesnenin devamlılı konusunu da pekitirmiş olur.
  • Oyuncak Bebek: Kız-erkek ayrımı yapmadan her çocuğun bir kız, bir erkek bebeği olmalı diyor uzmanlar. Bebeğinizin taklit oyunları oynayabileceği,uyku arkadaşı yapabileceği ya da vücut oyunlarında yararlanabileceği bir bebek alabilirsiniz.
  • Küpler: Bizim dokrorumuzun bize ilk aldırdığı oyuncak yumuşak küplerdi :) Sayısız oyun oynayabileceğiniz bir oyuncaktır. Bizimkiler kumaştan ve yumuşak olduğu için ilk aylardan itibaren oynabildik. Üst üste dizdik, yanyana dizip tren yaptık. Şimdide üzerindeki şekil,renk ve sayılardan yararlanıyoruz :)
  • Lego: 2000 li yıllarda ''lego'' yüzyılın oyuncağı seçilmiştir. Erken yaşta bebeklerinizi daha büyük boyutlu olanlarıyla rahatlıkla tanıştırabilirsiniz. Oturmaya başladığı andan itibaren alabilirsiniz. İlk zamanlarda doldur boşalt oyunları oynarsınız. İleri aylarda takmayı baardığını göreceksiniz. Uzun ömürlü bir oyuncaktır ve çocuğunuzun hayal gücünün gelişmesini destekler.
  • Bul-tak Şekil kovası: 9-12 aylarda alabilirsiniz. İlk aylarda doldur boşalt oyunları oynayabilirsinz. Daha sonra doru şekli doğru kısımdan atmaya başlayacaktır. Hem şekilleri, hem renkleri hem problem çözme yeteneğini, hem ince motor becerilerini pekiştirebileceği bir oyuncak.
  • Boya kalemi-Tebeşir: Bebeğiniz nesleneri tutmaya başladığı andn itibaren kalemler ile tanıştırabilirsiniz. İlk zamanlar fırlatacak, sağa sola vuracaktır. Daha sonra kağıda nokta bırakacak ve daha sonra çizgiler yapabilmeye başlayacaktır. Bu aşamada kalemi tüm eli yada parmakları ile ilkl bir şekilde kavradığını göeceksiniz. Çünkü bebeğinizin 3 parmak gelişimi henüz tamamlanmamıştır. Bunun desteklemek için bir kaç aktivite önerisi paylaşmak isterim.,
              - Kağıt yırtma: ona zarar vermeyecek peçeteden de başlayabilirsiniz.
             - Tırmıklama hareketi: Küçük nesneleri tutmaya çalışırken yaptığı harkettir. Bir kaseden bir kaseye kuru üzünleri taşıyabilirsiniz.
              -Çivi oyuncakları: Bebeğiniz hem takmaya çalışırken hede takılı çivileri sökmeye çalışırken inco motor becerisi desteklenir.
              - Oyun hannuru: Hem ice motor becerilerini hem de hyla gücünün gelişimini destekler.
  • Yapboz: 12. aydan sonra, 3-4 parçalı yapbozla başlanıp yavaş yavaş 7-8 parçalı yapbozlara kadar çıkılabilir. Kulplu yapbozlar başlangıç için iyi bir tercih olacaktır.Yapboz bebeğinizin şekil-zemin algısını, yapbozda yer alan resim-şekillerin öğrenilmesini ve problem çözme becerisinin gelişmesine yardımcı olur. 2 tip yapbozdan bahsedebiliriz. İlişkili ve ilişkisiz yapbozlar. İlişkili yapbozlar bir parçadan önce başka bir parçanın geldiği, birlikte bir bütün oluşturabilen yapbozlardır. İlişkisiz ise; genellikle kulplu sadece parçayı uygun yuvaya yerleştirdikleri yapbozlardır. Başlangıç için ilikşkisiz yapbozları seçmek daha uygun olacaktır.
  • Meslek oyuncakları: Temelde en çok kullanılan evcilik seti, doktor seti ve tamit seti dir. Bebeğiniz bu oyuncaklar ile hayatın provasını yapar :) 15-18 aydan itibaren bebeğinizi tanıştırabilirsiniz.

9 Mart 2017 Perşembe

Busy Board


Merhabalar, Pinterest'de gezerken karşılaştığım, ince motor ve problem çözme yeteneğini geliştirdiğini düşündüğüm Busy Board'lara bayılmıştım. Aslında basit gibi görünse de yapımı oldukça uğraştırıcı. Bundan sebep uzun uğraşlarım sonucu nihayet İnci'nin dayısını bizim için bir Busy Board yapmaya ikna ettim :)


Yapı marketten uygun olabilecek parçaları satın aldı ve orta büyüklükte bir tahta kestirmekle işe başladı. Siz de biraz araştırırsanız daha ne çeşitleri olduğunu ve aslında tamamen sizin hayal gücünüze ve bebeğinizin ilgi alanlarına göre şekillendirebileceğiniz uzun ömürlü bir oyuncak olduğunu göreceksiniz. Aslında daha küçükken bile hazırlanıp verilebilirdi diye düşünüyorum. Bebeklerin genelde evde görüp ilgi duyduğu ancak gerek boyunun yetişmemesi gerek tehlikeli alanlarda bulunmaları sebebiyle ulaşamadığı materyallerden oluşuyor. Aklınıza gelen her şeyi monte edebilirsiniz. Kapı kolu, bisiklet zili, hesap makinesi vb...


Bizimki de ilk denemeye göre fena olmadı :) Eğer sizde bebeğiniz için bir Busy Board oluşturursanız beni taglameyi unutmayın :)

Sevgiler,


Öykü



1 Mart 2017 Çarşamba

Sosyal Medya Mutsuz mu Ediyor?



Süper anne olmak mümkün mü? Daha doğrusu nedir süper anne? Ya da çok iyi bir anne? Olmalı mı, olmaya çalışmalı mı? Sosyal medya bizi bu çılgınlığa mı sürüklüyor? Sürekli takdir edilip, beğenilme çabası içinde miyiz? Ben bu soruları soruyorum bazen kendime.

Kaspersky Lab'ın, dünya genelinde 16.750 kişiyle yaptığı anketle ortaya çıkan bir gerçek var. Sosyal medya, arkadaşlarla irtibatta kalmanın ve mutlu anılar paylaşmanın bir yolu olarak hayatımıza girse de; sosyal medya artık pek çok insanı negatif hissettiriyor. Fazla stalk mutsuz ediyor kısacası :)

Yapılan araştırmaya göre; İnsanlar sosyal medyadaki etkileşimleri sonucunda iyi hissetmek istemekle birlikte; arkadaşlarının tatil, hobi ve eğlenceli etkinliklerle ilgili mutlu paylaşımlarını görünce hayatın tadını yeterince çıkaramadıklarını düşünüp kötü hissediyorlar. Örneğin, %57'si davet edilmedikleri bir partiden arkadaşlarının paylaştığı bir içeriği görünce mutsuz olduklarını; %53’ü de arkadaşlarının mutlu tatil fotoğraflarının kendileri üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu söylüyor. Dahası, %40'lık bir kesim de, geçmişte paylaştıkları mutlu içeriklere bakmanın, eski yaşamlarının şimdikinden daha iyi olduğunu düşünmelerine sebep olduğunu belirtiyor.

Ben de, biz de yüzlerce hesabı takip edip, başka annelerin, kadınların, tanımadığımız insanların hayatlarına misafir oluyoruz her gün. Bence hep hatırlamamız gereken şey kimsenin hayatının instagram hesabından ibaret olmadığı. Tabi ki herkes timeline'ına güzel fotoğrafları, mutlu anlarını koyacak. Sen öyle yapmıyor musun? Yeter ki hiç bir paylaşımın seni yetersiz hissetmesine izin verme! Yani hiç bir anne 7/24 etkinlik yapmıyor ya da özenle hazırlanmış akşam sofralarına oturmuyor :) Özellikle anneliğini bu hesaplardan kıyaslamak, puanlamak çok tehlikeli bence. Zaten anneliği karşılaştırmak normal bir olay değil de, o başka bir konu.

Evet insan o reklamlardaki gibi olacak sanıyor başlarda. Siz bir anda doğum kilolarınızı vereceksiniz, her gün bakımlı uyanacak ve yatağında mışıl mışıl uyuyan bebeğinizi seyredeceksiniz. Abartmıyorum kakalı yastık kılıfla uyandığımı bilirim :) Kusmuk, salya bunlar hayatınızın normal akışı oluyor zaten :) Sen kakalarla uyanırken bir bakıyorsun ''....annesi yada prenses...'' Fönlü saçlarıyla  #annekahvesi içiyor :) İyi de bu nasıl oluyor? Daha dakika bir gol bir benim motivasyon gidiyor :)
Ben de kendimi hırpaladım o dönemde. Hem bakımlı olayım, hem evim temiz-toplu olsun, hem bebeğim mutlu olsun. Bazen oldu bazen olmadı... Ama Allahtan şunu çabuk anladım; aslolan kızım. Onun sanki umrunda mı tv ünitesi tozluymuş yada senin saçların fönsüzmüş. Anı kaçırmadan yaşadım onunla evde olduğum ayları, ki su gibi geçti. Zaten devletimizin sağladığı acınası 16 hafta izni hiç bir anne gibi bende yeterli bulmuyorum. Kızım 5,5 aylıkken burnumda onun kokusuyla döndüm işe. Aslında ben koşa koşa gittim. Ev istirahati bana yetmişti. Bünye alışkın değil herhalde ondan. :) Geçenlerde bir blogta yorum olarak bırakılan bir söz çok hoşuma gitti; ‘’Çalışan anne olmanın en güzel yanı sıcak çay-kahve içebilmektir.’’ :) Vallahi doğru ne yalan söyleyeyim.
Ben süper anne olmadığımı biliyorum ama İnci için en iyi anne olduğumu da biliyorum. Her şeye yetişmeye çalışmadan anda kalıyorum artık. Onun tek bir gülüşü yada birlikte geçireceğimiz gerçekten birbirimize konsantre olduğumuz anlar paha biçilemez. Başkalarının çocuklarını like'layacağız diye kendi çocuklarımızın AN 'arını kaçırıyoruz bazen. Bazen sahip olamadıklarımız için üzülürken  sahip olduğumuz şeyler için şükretmeyi unutuyoruz.
Anda kalın, sevgiyle kalın.
Öykü

http://www.teknolojioku.com/haber/sosyal-medya-mutsuz-ediyor-39240.html

24 Şubat 2017 Cuma

Haftalık Aktivite Kutuları


Merhabalar, sizlere daha önce neden akıl etmediğime hayıflandığım bir düzenleme fikrinden bahsetmek istiyorum. Ben çalışan bir anneyim ve kızım İnci'ye annem bakıyor. Bir bebekle vakit geçirmek zor :) Üstelik artık çocuklarımız özgürce sokaklara çıkıp koşturamıyor, komşunun çocuklarıyla oynayamıyorken. Bende hem anneme kolaylık sağlamak için hem de İnci'nin gelişimine katkıda bulunmaz için bir gece önceden birkaç aktivite hazırlayıp bırakırdım. Bir düzen olmadığı için, bazen İnci bu malzemeleri dağıtır, bazı parçaları kaybolurdu. Bende böyle bir çözüm buldum. Ben hafta sonu evde olduğum için sadece 5 tane kutu hazırladım. Üzerlerine haftanın günlerini sticker'a bastırıp yapıştırdım. Veee hazır :) Asıl mesele içleri tabi. Ben bu konunun uzmanı değilim, sadece anneyim :) Araştırıp bulduğum aktiviteler ile hazırlıyorum her hafta kutularımızı. Sadece dikkat ettiğim nokta; 1 adet ince motor aktivitesi, 1 adet duyusal aktivite, 1 adet kitap içermesi. Zaten yetiyor da artıyor bile. Tüm gün aktivite yapmasını beklemiyoruz sonuçta. Bence gerek de yok. Bağımsız oyun kurmayı ve kendi kendine de oynamayı öğrenmeli diye düşünüyorum. Ama şunu da söylemeliyim ki kutuyu açtığında rengarenk parçaları gördüğündeki heyecanı hiç bir şeye değişilmez :)
 Evet hazırlamak vakit alıyor ama  bir süre sonra elinizde hazır bir sürü aktivite oluyor ve kendiniz de aktivite üretebiliyor hale geliyorsunuz. Daha da iyisi çocuğunuz bile aktivitesini kendisi oluşturabilir hale geliyor. Komik bir anımızı anlatayım; bir pazar günü ben, eşim, kızımın amcası ve Münü'sü ile birlikte bir kutu oyunu oynuyorduk. İnci'de etrafımızda geziniyor, kendi kendine oynuyordu. Oyun kartonunun köşelerinde renkler ve masada ona uygun renklerde piyonlar vardı. İnci masaya yaklaştı ve her bir piyonu doğru renkteki köşeye yerleştirdi :) O an hepimiz koptuk tabi ki :) Bu iş bir süre sonra oyun oynamamıza engel olsa da, yaptığım şeylerin meyvesini topluyor olmak harika bir duygu :)

Uzun lafın kısası önceden planlamak işinizi kolaylaştırıyor anneler. Oyun ve aktivite fikirleri için önceki yazılarımdan yararlanabilirsiniz. Ayrıca ücretsiz indirip, çıktı alabileceğiniz aktiviteler ve boyama sayfalarının linklerini aşağıda paylaşıyor olacağım. Siz de aktivite kutularından hazırlayıp, Instagramda paylaşırken beni taglerseniz çoook mutlu olurum.
Sevgiler,

Öykü


23 Şubat 2017 Perşembe


Merhaba, bebek hazırlığı içerisine girenlerin en keyif aldığı ama en kararsız kaldığı konularda biridir bebek odası hazırlamak. Bebek ve çocuk odası etiketi altında yeni bir içerik başlatıyoruz. Emek verip hazırladığınız odaları  benimle paylaşırsanız bende blogumda yer vereceğim ve hazırlık içerisinde olan herkese fikir vermiş olacağız. İlk olarak Sevgili Selda ile başlıyoruz. Kendisi beni kırmadı ve minik prensesi için hazırladığı bu güzel odayı bizimle paylaştı. Keyifli okumalar dilerim.

Sevgiler,

Öykü

  1. Bebek odanızın mobilyalarını nereden aldınız?
-Öyle çok araştırmaya girmedik. Marka takıntısı olmaksızın aldık eşyalarımızı. Bunları da alışverişe çıktığımız ilk yerde gördük ve aşık oldum dedim ki kızımın odası bu olmalı. 😊 Güzel kaliteli üretim yaptıklarını görünce de eşimle karar verip hemen aldık. (Avcılar İpek Mobilya)

       2. Odada kullandığınız tekstil ürünlerini nereden aldınız?

-Tekstil ürünlerimizin çoğunu Eminönü Havuzlu Han'dan aldık. Eminönü alışveriş için mükemmel bir adres, herşey elinizin altında. Diğer bebek ürünleri satan mağazalarla hemen hemen aynı olduğunu görünce tereddüt etmeden alışverişimizi oradan yaptık. İsim yastığını kendim işledim. Bulut yastığımız sevgili kardeşim Sevil'in ellerinden. Kapı süsümüz canım annem ve asistanları sevgili kardeşlerim Sibel ve Sevil'in eseri. 😊 Duvar kağıdını da Beylikdüzü Bauhaus mağazasından aldık.

      3.Bebeğinizin odası için ayırdığınız bütçe hangi aralıkta?

-Evimizin bir odasını boşaltıp bebek odası yapacağımız için bu kadar bütçe belirledik. ( 3.000 TL - 5.000 TL )

      4. Halı,perde ve aydınlatma ürünlerini nereden aldınız?

-Halıyı yeni almadık. Bilirsiniz yeni halıların tüyleri çok uçuşuyor. Temizliği de birkaç yıkamayla gidecek gibi olmuyor maalesef. Bu yüzden evimizde kullandığımız bir halıyı tercih ettik. Perde yine Eminönü Havuzlu Han'dan alındı. Avizeyi de online alışveriş sitesinden aldık. (gittigidiyor.com) Bu halde insanın gezmesi günler geçtikçe zorlaşıyor. Güvendiğiniz sitelerden alışveriş yapmanızı kesinlikle öneririm. Oldukça faydasını gördüm.

      5.En severek aldığınız ürün hangisi?

-Bebeğimizin odası için herşeyi çok severek ve beğenerek aldık. Ama en sevdiğim tabi ki minicik kıyafetleri 😊

      6. Eklemek istedikleriniz...

-Kızımızı kucağımıza almamıza çok az bir zaman kaldı. Allahımdan tek dileğim sağlıcakla dünyaya gelmesi ve isteyen herkesin bu duyguyu tatmasıdır. Ayrıca bu uğurda çabalayan herkese de kolaylıklar diliyorum. 


Sevgiler
Selda.