5 Ağustos 2017 Cumartesi

Bebekle Tatil 2


Merhabalar, uzuuun zaman oldu yazmayalı ama mazeretim var :) İnci artık 2 yaşında :) Bu dönemlerden geçen annelerin ne demek istediğimi anlayacağını düşünüyorum. İnci hep sakin ve uyumlu bir bebek oldu. Yeni doğduğunda da, 1 yaşında da hep! Taki 2 yaşı yaklaşana kadar. Yine de hakkını yiyemem, huysuzluktan ziyade her şeye muhalefet olarak hayatına devam ediyor. Bununla ilgili ayrı bir post yazmalıyım. Öyle bir paragrafta anlatılacak gibi değil :)

Gelelim tatil mevzusuna. Biz yine araba yolculuğunu tercih ettik.  Bu kez birden fazla durağımız olduğu için bizim için en mantıklısı buydu. Yine gece yola çıktık ve İnci bütün gece uyudu! Neyse ki çünkü dönüşümüz muhteşem olacaktı :)

Yol için yeni birkaç kitap ve oyuncak satın aldım. Asla yolculuktan önce göstermedim, daha çok ilgisini çeksin istedim. Bizim yolculuktaki en büyük sıkıntımız İnci'nin arka koltukt oturan biri varken oto koltuğundan çıkmak istemesi. Sürekli onu ikna edip, oyalamak  beni gerçekten yoruyor. O yüzden çok sıkı hazırlandım :) Bir çıkartma kitabı aldım. Bizim ilk çıkartma kitabımız ve İnci B-A-Y-I-L-D-I! Doğrusu bende çok sevdim. Her sayfa boş bir tema(piknik,su altı,uzay,gökyüzü vb.), istediğin stickerı yapıştırıp hikayeni yaratıyorsun. Tamamen hayal gücünüze kalmış. Bu kitap İnci'yi epey meşgul etti. 2 tane hikaye kitabı ve İngilizce renkler ile ilgili sesli bir kitap aldım. Yabancı dile çok önem versem de, açıkçası Türkçe harici kitaplar hakkında farklı düşünüyordum. Çocuğum önce kendi dilinde, kendini ifade etsin yabancı dil okulda olur diyordum amaaa... Çok yanıldığımı bu kitap sayesinde gördüm. Emici öğrenme döneminde oldukları için gerçekten bilgiyi bir sünger gibi emiyorlar. 10 günlük tatilimizde İnci renkleri öğrendi! Daha önce onu yabancı kitaplarla tanıştırmadığım için pişmanım bile :) Bir de e-bebek'ten tesadüfen 6'lı yumurta formunda bir oyuncak aldım. Bildiğiniz yumurta kutusu ve içinde farklı renkli, kabukları ortadan kırılmış yumurtalar var. Bilmeden yaptığım bu birbirini pekiştiren kitap-oyuncak alışverişi tatili verimli geçirmemizi sağladı :) Bir de İnci'den çok benim sevdiğim Water-magic boyama kitabı var :) İçinde su olan her şeyi İnci zaten seviyor ama boyadıkça hayrete düşüşünü seyretmek çok güzeldi.

Bir önceki tatil yazımda İnci için yanıma aldıklarımda ve vazgeçemedim ürünlerden bahsetmiştim.
Bu yıl bir iki ekleme dışında yine aynı ürünleri kullandım. İnci geçen yıl simit ile yüzüyordu ama sürekli içinden çıkmaya çalıştığı için bu yıl ona bir kolluk almak istiyordum.Cherek's kollukların kullanıcı yorumları beni ikna etti açıkçası. Fiyatına değer mi diye düşünürken iyi ki almışız dedim. Gerçekten güvenli ve bebeği de rahat hissettiriyor. Çok şükür İnci bu sene de severek denize ve havuza girdi.

Tatilin ilk bölümünde canım arkadaşlarım Başak&Bart'ın düğün törenleri vesilesiyle Antalya Akra Barut oteldeydik. Benim 17 yaşında iş hayatına atıldığım dönemde, ilk çalıştığım oteldi. O zamanlar Dedeman'dı. Otel çok güzel renove edilmiş ve çalışanlar gerçekten çok ilgiliydi. Çocuk dostu bir otel aynı zamanda. Odamızda İnci için organik şampuan,duş jeli ve losyondan oluşan şirin bir çanta bulduk. Ayrıca otel size bebek bezi ve ıslak mendil bile sağlıyormuş isterseniz. Tek dezavanjı bir sahilin olmayışı diyebilirim. İnci için sorun olmadı, cup diye soktuk iskeleden :) Havuz kısmında da düşünceli davranılmış. Bir havuz çocuklu aileler için düşünülmüş. Herkes çocuklu olduğu için sürekli etrafından özür dilemek zorunda kalmıyorsun :) Ayrıca +16 bir havuz vardı. Biz her şeyden habersiz havuzun içindeki yataklara yatarız ohhhh diye ilerlerken, görevli arkadaş söyledi :) Ayrıca lahmacun yeriz diye oturduğumuz ama menüsünde shot çimen suyu olan, Türliye'nin ilk ve tek Raw(çiğ) Restoranı da mevcut :) Kahvaltısı için tek kelime ile muhteşem diyebilirim. Gördüğüm en iyi büfelerden biriydi.

Antalya'nın ardından Babamın yanına Bodrum'a geçtik. Bodrum her zamanki gibi kalabalık ama çok güzeldi. Daha önce gitmediğimiz koyları görme fırsatımız oldu. Gümüşlüğe daha önce gitmemiştik ve aşık olduk. Her yer su kabakları lambalar ve denize sıfır, kumsal restoranları ile dolu. İnci'nin 2. yaş gününü de Bodrumda kutladık. Çok keyifli bir parti oldu :)

Tatilimizin son ve bizim için en heyecan veren kısmı Marmaris-Selimiye'ye gelirsek... Her sene niyet etsek de kısmet bu seneyeymiş. Kesinlikle görülmesi gereken cennetten bir köşe bence. Kalbim Selimiye'de kaldı :) Biz denize sıfır değil de tüm Selimiye'yi tepeden gören bir otelde kaldık. İyi ki de öyle yapmışız... Akşamları bir bardak çayımızla o muhteşem manzarayı seyretmeye doyamadık. Zaten o kadar küçük bir yer ki, deniz sadece 300 metre uzakta. Deniz demişken... Berrak ve ılık denizine bayıldım. Çocuk içinde ideal. Ne dalga vardı ne de soğuktu.

Bol bol deniz mahsulü tükettik malum tam yeri. Yalnız biz rahat davranıp hiçbir yere rezervasyon yaptırmadık. Gidince yaparız diye düşünmüştük ama ilk gece neredeyse gidecek yer bulamayacaktık :) Deniz ve güneşten yorulan İnci akşamları 19:30 da uyuduğu için bir yemeğimizin keyfini çıkartabildik. Yolunuz Selimiye'ye düşerse diye, damak tadına güvenen biri olarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. Otelimizin tatlı sahibesi Nilgün Hanım bize 4 restoran önerdi. Üzüm,Hidayetin Yeri, Ahtapotçu Mehmet Usta ve Sardunya. Hidayetin Yeri zaten malum herkesin uğrak noktasıydı ve en iyisiydi. Tamamen iskeleden oluşan restoran aile işletmesi ve her şey gerçekten çok lezzetli. Yalnız çok yoğun ve bu yoğunluk başka şeyleri birazcık aksatıyor. Servis  gibi :) Ahtapotçu Mehmet'ede bayıldık. Küçücük, denizin dibinde bir restoran. Ahtapot ızgara muhteşem. Sardunya, bence gereksiz pahalıydı ve diğerlerinde daha iyi bir durumu da yoktu. Büyük ve şık bir restoran ama ben diğerleri kadar sevemedim. Üzüm ise ilk akşam bizi misafir eden, çok zarif bir sahibi olan deniz kenarı bir restoran. Açıkçası diğer akşamların aksine, nereye geldiğini şaşıran İnci, maalesef uyumadığı için ben pek birşey anlamadım :) Kötü değildi ama çok da özel bir şeyi yoktu.

Ayrıca Ceri Cafe'nin harika limonatasını, Badem mantının 2'li mantısını ve Losta tatlıcısının muhteşem tatlılarını denemeden gelmeyin. Losta Tatlıcısı'na abartmıyorum her akşam gittik :) Keçi sütünden yapılan güllü dondurması, Rodos baklavası, keşkülü, losta tatlısı derken +2 kilo ile İstanbul'a döndüm. Canım sağ olsun, pişman değilim :)

Selimiye diğer tatil beldelerinin aksine, polyester magnet ve saçma hediyelik eşyalarla dolu değildi. Hepsi el emeği boyanmış taşlar, işlenmiş oyalarla dolu hediyelikler vardı. Hatta bir dükkan sahibinin magnetlerini kızı boyuyordu :) Paketlemesi için keten keseler, lavantalar kullanmışlardı.

Velhasıl Selimiye benim kalbimi kazandı 💗
Dönüşümüz gündüzdü ve 11 saat sürdü :) Arkada yapmadığım şaklabanlık kalmadı tahmin edersiniz. Sonrası ise bavul, kirliler, ütü.... :)
Hepinize iyi tatiller ve güzel bir yaz dilerim.
Sevgiler,
Öykü

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder