23 Ocak 2018 Salı


Sosyal medyanın hayatımıza dahil olmasıyla,  bizi teşvik ettiği bu tüketim çılgınlığına bir dur demek istiyorum. Kendi adıma... Elimden ancak bu geliyor çünkü. Çünkü kendimin de içine hızla çekildiğini hissediyorum. Elime bir kitap bir örgü almaktansa yada yürüyüşe çıkmaktansa tüm boş vakitlerimi sosyal medya hesaplarımda geçirmeye başladığımı fark ediyorum. Kim ne giymiş, kim ne almış, yeni bir ürün çıkmış koşun instagram yıkılıyor :) Mesela bu yaz flamingo konseptli doğum günleri modaydı biliyor musunuz? Bir kadın mutfağını paylaşıp altına kel alaka bir şey yazıyor örneğin. Sonra altına bilumum yorumlar; merhaba, çaydanlık nereden :)
Düğün gibi doğum günleri, gövde gösterisine dönüşen hastane odaları. Hepsi çok güzel kabul ediyorum. Ben de bakarken gıpta ediyorum. Mesela benim bunların çoğunu yapacak maddi gücüm yok. Olsa ne kadarını yapardım orası da tartışılır. Takip eden çoğunluğun yok biliyorum. Başkalarının sahip olduklarını gözümüze sokmalarına ve mütevazıymış gibi davranmaları bana çok sahte gelmeye başladı. Bilmiyorum belki de yaşlanıyorum :) Sahip olamadığımız her fotoyu like atarken bir tık daha kendimizi mutsuz ediyoruz itiraf edin. Sahip olduğumuz güzellikleri unutuyoruz. Sürekli tüketmeye ve para harcamaya yönlendiren bir akım var. Bunları almak yapmak artık normal hale geldi üstelik. Hayatımızın bir parçası oldu, yeni bir endüstri türedi.
Ben bugün bir karar aldım ve tüm bu tüketim çılgınlığına teşvik eden, bana hiçbir şey katmayan sadece başka birinin hayatını dikizleme imkanı veren tüm hesapları takip etmeyi bıraktım. Sadece bana keyif veren, katkıda bulunan birkaç hesabı takip edeceğim. Fark ettim ki çok kıymetli vaktimi artık bunlarla harcamak istemiyorum.
Bu yazı kimseye yada bir şeye hitaben yazılmamıştır. Bu yazı bir özeleştiridir. Bu yazıyı Öykü'ye, kendime ithaf ediyorum.


Sevgiler.
Öykü